Avdagiç, jeopolitik gerilimler ve COVID-19 sonrası tedarik zincirlerindeki kırılganlıkların şirketleri “Çin+1” modeline yönelttiğini vurguladı:
-
“ABD-Çin ticaret savaşı, bu stratejiyi kalıcı hale getirdi. Türkiye, Avrupa’ya yakınlığı, Gümrük Birliği avantajı ve nitelikli işgücüyle öne çıkıyor.”
-
Uyarı: “Yatırımcılar bize otomatik gelmeyecek. Dijital altyapı, lojistik ve teşviklerde reform şart!”
7 sektörde kritik avantaj
Türkiye’nin “Çin+1″den en çok kazanacak sektörlerini şöyle sıraladı:
-
Tekstil & Hazır Giyim: Fast fashion için hızlı teslimat, Avrupa standartlarında üretim.
-
Elektronik: AB pazarına gümrüksüz erişim, yüksek kaliteli ara malı üretimi.
-
Otomotiv: Batarya, yazılım ve lojistik avantajlarıyla elektrikli araç üssü olma potansiyeli.
-
Makine & Endüstriyel Ekipman: Rekabetçi mühendislik kabiliyeti ve Ar-Ge altyapısı.
-
Kimya & Petrokimya: Yeşil dönüşümde Avrupa ile iş birliği fırsatları.
-
Gıda & Tarım: GDO’suz ve helal sertifikalı ürünlerle Orta Doğu pazarında liderlik.
-
Savunma & Havacılık: NATO üyeliği ve milli savunma teknolojileriyle Batılı ortaklara kapı açıyor.
‘Zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz’
Avdagiç, Türkiye’nin bu fırsatı kaçırmaması için acil adımları sıraladı:
-
Yatırım ortamı iyileştirilmeli, bürokrasi azaltılmalı.
-
Lojistik ağ (demiryolu, limanlar) genişletilmeli.
-
Hedef sektörlere özel vergi indirimi ve AR-GE destekleri artırılmalı.
Analistler, Çin’den kaçan yatırımların 2025’e kadar 1 trilyon doları aşacağını öngörüyor. Avdagiç, “Türkiye bu pastadan en az %15 pay almalı. Aksi halde Vietnam veya Hindistan’a kaptırırız” uyarısı yaptı.