Uluslararası Tekstil Üreticileri Federasyonu (ITMF) Başkan Yardımcısı ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın (TTSİS) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Denizer, TTSİS’in yayın organı Tekstil İşveren dergisine açıklamalarda bulundu.
Tekstil sektörünün 2024’te büyük kayıplar verdiğini belirten Denizer, “2025’in ilk altı ayından fazla beklentimiz yok, ama Eylül’den sonra tekrar tünelin ucunda bir ışık görebiliriz.” dedi.
Denizer, “2024 neden zordu?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
‘Giydirilmiş ücret ortalaması 2 bin dolara gelecek’
“Öncelikli nedenler, ‘Türkiye’deki maliyetlerin artması, ekonomi yönetiminin doları baskılaması’ diyebiliriz. Uluslararası piyasalardaki rakiplerimizle kıyasladığımızda Türkiye’nin geçen seneki aylık işçi ücreti ortalaması bin 500 dolar civarındaydı. 2025’te dolar aynı kalırsa, neredeyse 2 bin dolara gelen giydirilmiş bir ücret ortalaması olacak. Bangladeş, Sri Lanka, Mısır hatta Tunus, Fas gibi rakiplerimizde bu rakam neredeyse 200-300 dolar seviyelerinde. Tabii bu en büyük handikap.
‘Yüzde 60’lık faizle yatırım yapılması zor’
Bunun yanında pandemi sonrasında piyasalar daraldı. Özellikle Avrupa’nın bir türlü toparlanmaması sonucu talebin gerilemesi sektörü etkiledi. Tekstil her zaman kendisini yenilemesi gereken bir sektör, ancak yüzde 60 faiz oranlarıyla yatırım yapılması çok zor. Birçok şirketin pandemi sonrasında yaptığı yeni yatırımların finansmanında ve bunların geri ödenmesinde belirli sıkıntılar yaşanıyor. Bu sebeplerden dolayı işimiz zor.”
‘Türkiye yeniden rekabetçi konuma gelebilir’
2025’in ikinci yarısından itibaren küresel talepte bir toparlanma beklentisini dile getiren Denizer, “Bu süreçte Türk şirketlerinin çok fazla kan kaybetmeyeceğini düşünüyorum. Enflasyondaki düşüşle, pazar hakimiyetinde tekrar eski seviyelere gelme ihtimalimiz var. Sonrasında dolardaki fazla baskıcı politikanın da görülmeyeceğini düşünüyorum. Dolar kurunun yukarı gitmesiyle Türkiye yeniden avantajlı rekabetçi
konuma gelebilir.” diye konuştu.
‘Markalar sürdürülebilir ürünleri mecbur tutmaya başladı’
Tekstilde önümüzdeki dönemin en önemli trendinin sürdürülebilirlik olacağını söyleyen Denizer, “Tedarik zinciri, maliyetler, lojistik maliyetleri, iş gücü maliyetleri, iş gücü bulma konuları hep konuşuluyor ama sonuçta sürdürülebilirlik hâlâ güncelliğini koruyor. Artık markalar geri dönüştürülmüş ürünleri daha çok tercih ediyor, hatta bunları mecbur tutmaya başladılar.” ifadelerini kullandı.
‘1-2 dolar fark tekstilde çok önemli’
Sektörün jeopolitik gelişmeleri de yakından izlediğini kaydeden Denizer, “Bugün Süveyş Kanalı’nın kapalı olması Avrupa tedarik zincirine ekstradan 30 gün eklemiş durumda. Sorun çözülürse, Avrupa bu konuda biraz daha rahatlar ama sonuçta bu Türkiye için bir avantaj; aynı pandemide olduğu gibi… Sonuçta tekstil ve konfeksiyonda maliyet çok önemli. 1- 2 dolar farklar alıcılar tarafından bölgeyi değiştirmek açısından en önemli kriter oluyor; bunu önümüzdeki dönemlerde daha da çok göreceğiz.” dedi.
‘En önemli konu rekabetçi olmak’
ITMF Başkan Yardımcısı ve TTSİS Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Denizer
Pandemiden sonrası katma değerli mal üretmek, hızlı tedarik maliyetini düşürmek, yeşil enerji ve sürdürülebilirlik konularının en önemli başlıklar haline geldiğini anlatan Denizer, “Aslında hepsi bir bütün, birinin mevcut olması diğerini yapmayacağınız anlamına gelmiyor; hepsi
birbirine paralel devam etmeli. Rekabetçilik de bu zaten. Bu unsurlar hep ön planda olacak. Enflasyon, Türkiye’de hâlâ yüksek. Avrupa’daki faizler yavaş yavaş düşüyor ama insanların alım gücü gerçekten problem. Rekabetçi olmak, hızlı üretim vermek hâlâ en önemli konu başlıkları.” diye konuştu.
Tekstil ve hazır giyim sektörlerinde Türk yatırımcıların Mısır, Fas, Tunus hatta Özbekistan gibi ülkelere kaymasını değerlendiren Denizer, konuya farklı bir bakış açısı getirdi. Türkiye’nin 80 milyar dolarlık piyasasıyla tekstil ve konfeksiyonda bir dünya devi olduğunu belirten Denizer, “Böyle bakınca 1980’lerde gelişen sektörümüz artık uluslararası seviyeye çıkmak zorunda.” diyerek, şu düşünceleri dile getirdi:
‘Bir sanayicinin yumurtaları değişik sepetlere koyması gerekiyor’
“Rekabetçilik açısından hep alternatif üretim yerleri kurmak zorundayız. 2007’de Mısır’ın Türkiye ile serbest ticaret anlaşması yapmasından dolayı belli seviyede Türk yatırımcı oraya gitti. Ama bu yatırımcıların sayısı 20’yi geçmez. Öncelikle güçlü sermaye, zaman ve sabır gerekiyor.
Mısır’da yatırımların kârlılığa dönüşmesi dört beş seneden fazla zaman alır. Bir sanayicinin, yumurtaları değişik sepetlere koyması gerekiyor. Tunus, Fas, Mısır Avrupa’ya hizmet veriyor. Ancak bu alanın en büyüğü hâlâ Türkiye. Bu pazarlarda da söz sahibi olmak, üretim yerlerini
çeşitlendirmek, markaların bize olumlu bakış açısına sahip olmalarını sağlıyor. Bu yansıma da aslında Türkiye’deki gücümüzü daha da korumamızı beraberinde getiriyor.
‘Türk sermayesinin hangi ülkede olduğunun önemi yok’
Yurt dışı yatırımlarına karşı değilim. Yatırımlarımız o ülkelerde ne kadar büyük olursa, daha farklı piyasalara açılabilir, daha farklı ürünler yapabiliriz. Rekabetçi olmadığımız ürünleri de oradan sağlayabilir, ürünlerimizi güçlendirebiliriz. Çin bugün Vietnam, Kamboçya ve Bangladeş’e yatırımlar yapıyor. Biz bu kadar büyük tekstil ülkesiyken neden başka ülkelere yatırım yapmayalım? Ama bu demek değildir ki tası tarağı toplayıp komple yurt dışına gidelim. Buraları alternatif olarak görmemiz ve bu ülkelerdeki pazarlama stratejilerimizi, ulaşamadığımız pazarlara yöneltmemiz gerekiyor. Türk sermayesinin hangi ülkede olduğunun bir önemi yok; yeter ki Türkiye’deki daralmaları diğer ülkelerden kompanse edelim, ki bu çok zor. 80 milyar dolarlık ihracat hacmine sahip Türkiye’nin geçen yılki toplam kaybı yüzde 20-25’ler civarında. Ama Mısır’ın toplam ihracat hacmi 4 milyar dolar; yani Türkiye’nin yüzde 1-2’lik kaybını
bile Mısır şu an kapasite olarak, altyapı olarak kaldırabilecek durumda değil. Özbekistan özelinde konuşmak gerekirse, burası lojistik açıdan zor bir ülke ama sonuçta potansiyeli var; çok güzel bir sistem kurmuşlar. Pamuk tarlasından başlayıp konfeksiyona uzanan bir zinciri tam kullanmak istiyorlar. Amaç, katma değeri ülkede tutmak. Sonuçta orada da bir potansiyel var; ama tekstil sektöründe erişilebilirlik, iş gücü
maliyeti, enerji maliyeti çok önemli. Dolayısıyla liman sahibi ülkelerde üretim yapmak tabii ki büyük avantaj.
‘Enflasyondan arınırsak eski gücümüze döneriz’
Evet Türkiye’den belli yatırımlar yurt dışına gidecek bunu görmeye devam edeceğiz ama bu yatırımların çok büyük miktarlarda olacağına inanmıyorum; orada halihazırdaki yatırımların büyüme hızı çok daha büyük. Çünkü finansmana lokal olarak da erişebiliyorlar ama bu arada Türkiye enflasyondan bir şekilde arınabilirse 2025 sonrası yine eski gücüne dönecek ve dünyadaki önemli oyuncu statüsünü de hep
koruyacaktır.”
PEM sözleşmesi yeni menşe kümülasyon değişiklikleri nedeniyle Tunus, Mısır ve Fas’ın lehine gelişmeler olacağını da belirten Denizer, “Bu ülkeler daha kolay bir şekilde ‘Made In’ ibaresi alabilecekler. Eskiden kural, kumaşın menşei neyse ürünün menşei oydu. Ancak yeni kuralla göre Çin kumaşı, sırf kesim dikimle Avrupa’ya Tunus, Fas ya da Mısır menşeli olarak gümrüksüz girme şansını elde ediyor. 2025’te bunu ayrıca takip etmemiz gerekiyor.” dedi.