Longland, “Bu sezon, tasarımcılar alışılmadık şekilde uyumlu görünüyordu. Koleksiyonlarda türev hissi uyandırmayan ortak temalar vardı” dedi:
“Güzellikle köklenmiş, aynı zamanda gerçek hayat için tasarlanmış, giyilebilir ve saklanacak parçalar gördük. Hem çağdaş hem de insani bir netlik vardı.”
Öne çıkan koleksiyonlar
Dior’un Jonathan Anderson imzalı ilk koleksiyonu, “zarif, entelektüel ve duygusal” bulundu. Saint Laurent’in hassas duygusallığı, Junya Watanabe ve Lemaire’in ise “zahmetsiz zarafeti” dikkat çekti. Rick Owens’ın performans sanatına dönüşen defilesi ise “gerçeküstü ve çılgınca ilgi çekici” olarak nitelendirildi.
Sezonun trendleri
-
Akışkan Siluetler: Rahat ama tembel olmayan yumuşak kesimler.
-
Pijama Giyim: Konfor odaklı, şık bir yaklaşım.
-
Grafik Çizgiler: Geleneksel köklerden beslenen cesur tasarımlar.
-
Modern Terzilik: Yapılandırılmamış, akıcı takım elbiseler.
-
Denim ve Gömlekler: Mikro şortlardan maksi boylara kadar çeşitlilik.
-
Renk Kullanımı: Canlı, ruh halini iyileştiren tonlar.
‘Tek bir olmazsa olmaz yok’
Longland, “Artık tek bir ‘it’ ürün yok; önemli olan kişisel tarzı yansıtan parçalar” diyerek sezonun bireysel ifadeye odaklandığını vurguladı. Paris Moda Haftası SS26, erkek modasında yenilikçi ve uyumlu bir vizyon sunarak izleyenleri etkiledi.

