McKinsey’nin ‘The State of Fashion 2025’ raporu: Moda sektörünü bekleyen yeni dinamikler

McKinsey ve The Business of Fashion iş birliğiyle hazırlanan "State of Fashion 2025" raporu, sektördeki başlıca trendleri ve kritik odak alanlarını ortaya koyuyor. 2025 yılına girerken moda sektörü, küresel ekonomik belirsizlikler ve hızla değişen tüketici davranışlarının etkisiyle önemli zorluklarla karşı karşıya.

Rapora göre, tüketici güveninin düşük seviyelerde seyretmesi harcamalarda fiyat odaklı bir yaklaşımı beraberinde getiriyor.

Tüketiciler, aldıkları ürünlerde daha fazla değer arayışına girerken, markalar fiziksel mağazalar ve çevrimiçi alışveriş arasındaki sınırları bulanıklaştıran çok kanallı ticaret modellerine yöneliyor.

Bu yeni düzen, müşteri memnuniyetine odaklanmayı ve fiyat-performans dengesini ön planda tutmayı gerektiriyor.

Raporda ticaretin jeopolitik sebeplerle yeniden yapılandırıldığı, yakın üretim (nearshoring) ve tedarik zinciri çeşitliliğinin öne çıktığı vurgulanıyor.

Konu ile ilgili olarak, Türkiye ve Latin Amerika örnekleri yer almaktadır. Hindistan ve Japonya gibi ülkeler, moda endüstrisinin büyümesinde önemli bir rol oynuyor.

Hindistan’ın genişleyen orta sınıfı ve Japonya’nın lüks tüketim potansiyeli, bu bölgelerde yerelleştirilmiş stratejilerin uygulanmasını zorunlu kılıyor. Çin’deki ekonomik yavaşlamanın etkisiyle, markalar daha geniş bir Asya perspektifiyle hareket ediyor.

Raporda, sürdürülebilirliğin sektördeki en önemli gündem maddelerinden biri olduğu belirtiliyor.

Düşük büyüme oranları nedeniyle bazı markalar çevresel hedeflerini geri plana atsa da, güçlü tedarik zincirleri ve etkin stok yönetimi bu alandaki sorunları çözmek için anahtar rol oynuyor.

“Sürdürülebilirlik kolektifi” olarak tanımlanan iş birlikleri, markaların karbon ayak izini azaltırken tüketici güvenini güçlendirmesini sağlıyor.

Z kuşağı için yapay zeka destekli ürün keşfi ve kişiselleştirilmiş alışveriş deneyimleri büyük önem taşırken, 50 yaş üstü tüketiciler (Gümüş Nesil) artan harcama gücüyle sektörün odağına yerleşiyor.

Bu tüketici grubu, değer odaklı bir tüketim anlayışıyla konfor ve fonksiyonelliği ön planda tutuyor.

Markalar, bu iki farklı segmenti hedefleyen kişiselleştirilmiş hizmetler ve ürün stratejileri geliştirmek zorunda.

Spor giyim, estetik, işlevsellik ve konforu birleştiren “athleisure” trendiyle en hızlı büyüyen segmentlerden biri olmaya devam ediyor.

Bunun yanında, mağaza içi alışveriş deneyimi ve satış personeliyle kurulan kişisel bağ, dijitalleşmenin yükselişine rağmen müşteri sadakati açısından önemini koruyor.

Moda sektörü, değişen pazar dinamiklerine hızlı bir şekilde uyum sağlamak ve tüketici ihtiyaçlarını anlamak için teknolojik yeniliklere yatırım yapıyor.

Tedarik zincirinden satış deneyimine kadar her aşamada yenilikçi çözümler, sektörün gelecekteki başarısında kritik bir rol oynuyor.

Exit mobile version